Devrimci Çözüm

Kültür ve Sanat Bürosu

 

 

İNATLA İŞÇİ TİYATROSU
ve
İşçi tiyatrolarında Ajitprop (Ajitasyon -uyarma- ve Propaganda) topluluklar...

Almanca Arbeitertheater, İngilizce de Workers' Theatre sözcükleri ile ilk olarak kavramsallaştığını savlayabileceğimiz İşçi Tiyatroları’nın tarihsel olarak ilk ortaya çıkışı 1860’larda görülmektedir. İşçi Tiyatrosu işçi sınıfının bilinçlenmesinin bir sonucu olarak 1860’larda Almanya’da Lassalle’ın işçi birlikleri çerçevesinde yer almış; daha çok fars ve operetler oynayan, ancak işçi sorunlarını da tartışan tiyatro etkinlikleri olmuştur: İşçi ile girişimci arasında bir "ekonomi söyleşi"ye dayanan Der Schlinger (1869, J.B. Scheweitzer, Yiyip Yutucu), artı değer kuramı ile kadın özgürlüğünü konu alan Eine Gans (1869 Scheweitzer, Ahmak Kadın), İmparatorluk döneminde polis baskısını veren Der Entlarvte Spitzel (Açığa Çıkan Hafiye), işçi sınıfının bilime egemen oluşunu işleyen Der Traun eines Arbeiters (1895, F. Bosse, Bir İşçinin Hayali) ilk işçi tiyatrolarının önemli oyunlarındandır...

İşçi Tiyatroları özellikle 1917 Ekim Devriminden sonra Komünist Partinin içinde yer almış, onun öncülüğünde işlerliğini sürdürmüştür. O dönemde Ekim Devriminin coşkunluğuyla ve tiyatro devriminin etkisinde geniş bir İşçi Tiyatrosu hareketi görülmekte: 900 Leipzigli işçinin katıldığı ve bir sendika şenliği dolayısıyla oynanan Spartakus (1920 yön. J. von Fielitz) bunun en önemli kanıtlarından biridir...

Devrimci bir dramatik yaratmayı amaçlayan bu işçi koroları ve kitle oyunları yanı sıra Erwin Pıscator (1893 Ulm-1966 Starnberg) ve Leon Schiller (1887 Krakau-1954 Varşova) 1919’da kurulan Proletarische Theatre da devrimci işçi tiyatrosunu siyasal-yergisel revü biçimde gerçekleştirmeyi amaçlıyordu. Daha sonra 1927’de SSCB’deki "Mavi Gömlekliler" siyasal kabare tiyatrosu örneğine dayalı, Almanya’da yaygın bir Agitprop (ajitasyon -uyarma- ve propaganda) tiyatrosu hareketi yer almış; 1929’da Alman Komünist Partisi’ne bağlı 180 ajitprop tiyatro topluluğu etkinlik göstermiştir.

Açık ve göstermeci, epik biçim, gazete tiyatrosu tekniklerinde, siyasal revü ve yergi, ajitasyon ve propaganda tiyatrosu ile politika tiyatrosu teknikleri, İşçi Tiyatrosu’nun yaralandığı başlıca teknikler olduğu gibi; işçi şarkıları, marşlar, korolar, işçi şiirleri de kendine özgü anlatım biçimleri olup, bütünlükle işçi sınıfının özbeğenisine seslenmekte...

Türkiye’de işçi sınıfına bağlaşık tiyatro etkinlikleri, özellikle 1965’lerden sonra görülmeye başlamış; sendikalarla işbirliği içerisinde tiyatro etkinlikleri düzenlendiği gibi (Devrim İçin Hareket Tiyatrosu vb.), "işçi oyunları"da (örneğin, 403. Kilometre, İ. Küntay; Alpagut Olayı, H. Zeybek; Grev (D.İ.H.T.) yazılmaya başlamış; İşçinin Tiyatrosu gibi topluluklar bir yanı sıra, İşçi Kültür Tiyatrosu’ da kurulmuş; ancak, etkinlikleri sistem tarafından engellenmiş, ülkemizde faşizmin açık hale geldiği 1980’li yıllarda ise tam anlamıyla yasaklanmış ve kaldırılmıştır. 20 yüzyılın ilk yarısında yaşanan işçi hareketi ve gerçekleşen sosyalist devrimlerin ardından gelişen işçi tiyatroları vardır. İlk olarak 1917 Rus devriminin ardından baktığımızda görebilmekteyiz. Bu dönemde giderek artan kapitalist çelişkilerin yansımasını barındıran toplumsal mücadelenin ivmesinin sanatta yansıması ve toplumcu-gerçekçilik kuramı, sanatın önemli bir alanı olan Tiyatrolarda da mevcuttur.

Öte yandan Marksist düşünceye göre sanatın, toplumsal üst yapının bir parçası olarak görülen yanı o çağın toplumsal koşulunu sanatı kendi sınıfsal perspektifinin süzgecinden geçrilerek yansıtır.

Burada günümüzde yapılan ("ezilenlerin tiyatrosu" denemese de, muhalif olduğu savlanan) tiyatrolara da değinemeden edemeyeceğiz. Günümüzde yapılan tiyatrolara baktığımızda aslında ezilenlerden de, muhaliflerden de tam anlamıyla ayrılarak burjuvaziye hizmet ettiği açıkça görülebilmekte. Örnekler verecek olursak Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Ferhan Şensoy vb.’lerini sayabiliriz. Bu yapılan sanata baktığımızda insanları toplumsal olaylardan uzak tutmak için yapıldığı anlaşılıyor.

İşte tamda burada neden işçi tiyatrosu diye bir soru akla gelirse şöyle özetleyelim: Dünyanın varoluşuyla birlikte yaşanan bir devinme süreci var ve bu Kapitalist sisteme dek süregelmiştir. Bu gelişimde aktif olarak yer alanlar her zaman için ezilenlerden-işçi sınıfından gelmiştir. Bu bağlamda hayatı yaratan işçi sınıfı olduğu gibi sürekli olarak yenileyende işçi sınıfıdır. İşte İşçi Tiyatrolarının nedenselliği tamda bu bağlamda ortaya çıkmaktadır. Burjuvazi tarafından sürekli olarak savlanan sanatın politikadan ayrı olduğu ve ayrı olması gerekliliği karşısında, sanatın da, politikanın da toplum için-ezilenler için olduğunu düşünmek, sanatın ve politikanın da birbirinden kesinlikle ayrılamayacağının bir göstergesi olsa gerek. Son olarak şunları söyleyelim:

Kapitalist dünyada varolan iki sınıf, burjuvazi ve işçi sınıfının karşıt konumlanışında burjuvazi sürekli olarak işçi sınıfını kendi otoritesi altına almak, aldığı noktada bunu süreklileştirmek istemektedir. Diğer yandan işçi sınıfı da burjuvazinin sömürüsünden kurtulmak için mücadele eder.

Bizler de bu mücadele araçlarından biri olan Tiyatro sanatını işçi sınıfının sömürüden kurtulma ereği karşısında kullanmak ve Kapitalist yoz kültüre karşı, İşçi Tiyatroları ile işçi sınıfının kültürünü benimsemesi için yaygınlaştırmak-varsıllaştırmak zorundayız...

Kaynaklar: Tiyatro Ansiklopedisi, Aziz Çalışlar; T.C. Kültür Bakanlığı yayınları 1995. İşçi Tiyatroları Ve Ajitprop Topluluklar, İşçi-Kültür Derneği Yayınları, çeviren: Yılmaz Onay.

Özgür Özcan
Bulunmaz Kültür Merkezi
Tiyatro Araştırma Bölümü.



Devrimci Cözüm
Kültür ve Sanat Bürosu

Hauptseite